29 Eylül 2012 Cumartesi

''Çark'' ı Kahpe Felek

               
'' Şu '' nu dinleyerek okuyuver sana zahmet.

                Küçükken yaz akşamları genelde akşam üstlerinde mahalleye kamyon gelince birilerine kömür geldiğini anlardık mahallenin çocukları olarak.Eksiksiz tam kadro o sokakta kime kömür geldiyse,o evin önünde toplanırdık.Taşıyabileceğimiz kadarını elimize tutuştururlardı.Ses etmeden götürürdük kömürlüğe kadar.İmece usulü kısa sürede biterdi taşıma işi.Üstümüz başımız falan simsiyah kir pas içinde yorgun halde otururduk evin önüne.Sonra evin babası içecek bişeyler aldırırdı plastik bardakla birlikte.Kimi sarı kola,kimi ise kola içerdi.O kadar terledikten sonra o kolanın tadı bambaşka olurdu her zaman.Birlikten kuvvet doğacağını,dayanışmayı,yardımlaşmayı ilk kez orada görmüştüm ben.Bunu niye anlattım bilmiyorum lan,şimdi yazacaklarıma ısınmak içindi sanırım.
                 Bir zamanlar şöyle bir adam olayım diyordum,vazgeçtim.Şunu yapayım diyordum,vazgeçirdiler.Şöyle şöyle bi fikrim var diye izin almak isterdim''Otur oturduğun yere''dediler.Şu şeyi yapacaktım,yaptırmadılar.Şu niye böyle,diyip kurcalamak istedim,elimi tuttular.Aman bişey olmasın,evde halı kenarlarında araba kullansın,balkondan balon sarkıtsın,şirinleri,tsubasayı izlesin,yeter ki bişey olmasın başına bi iş gelmesin diye diye olan hep bize oldu.Pek çoğumuz,istediğimiz üniversitelerde,istediğimiz bölümlerde,istediğimiz yerlerde okuyamadık.Bir insanın en güzel yıllarını,saltuklular,cizye,boylam,endoplazmik retikulum,pisagor,derebeylik,metamorfoz,darülfünun,jöntürkler,aruz ölçüsü vb.gibi birbirinden bağımsız onca gereksiz bilgiyle beynimize empoze ederek heba ettiler.Askeriyedeki taktik gibi,eğer bunları boş bırakmazsak kavga etmeye,mantıklı düşünmeye,sormaya,sorgulamaya fırsat bulamazlar mantığıyla hep bişeyleri koyun gibi ezberlememizi,ve hiçbir zaman ses etmememizi istediler.Biz de onların dediğine uyduk.Bi sınavdan çıkıp diğerine girdik.Tam böyle sistemi eleştirmeye kalkışırken,yarın ki sınavı hatırlattılar bize.Boşverdik yine ezberledik 200 sayfalık anatomi notunu.Ne zaman ''Ama bu böyl..... '' diye söze başlasak ağzımızı kapattılar.Hep birileri fısıldadı ensemizden sessiz sessiz.Aman oğlum önce okulunu oku,aman oğlum önce bi diplomanı al,hobi olarak yine yaparsın,aman oğlum bi gir devlete,gerisi kebap yeaaa,aman oğlum önce bi hayatını yoluna koy sonra yine yaparsın onu,aman oğlum önce askere git bak hep engel,evlenicen engel,işe giricen engel,gel beni dinle askere git diye diye beynimizi kemirdiler ''ee büyüğüm ben bi yardımım dokunsun bi iki kelam ediyim''diye düşünen büyüklerimiz.En sonunda ne oluyosun biliyo musun ?Dünyanın en düz adamı olup çıkıyosun.Dümdüz ama,Konya ovası gibi.En sonunda hobilerine yüzmek,kitap okumak,internette sörf yapmak diyosun Cv'nde.Böyle de her konuda çok bilen mahallenin dedikoducu Müzeyyen ablaları gibi vik vik vik konuşuyosun hep,çok bilmişsin işte,kimse bilmese de iç sesin hep''lan bi sus be ooolum '' diyo durmadan.Sistemin kölesi olmucam olum ben,bak görürsünüz derken,bi bakıyosun çarka sokulan çomak olmuşsun.Kendini demir sanıyoken,suntaymışsın.Belinden kırılıyolar seni çarkın içinde.Bi daha kendine gelemiyosun.Komaya giriyosun.Kendini denize hakim bi tepede çınar ağacına yaslanmış gökyüzüne bakarak buluyosun.Ölmek istiyosun,ama ölemiyosun.10 sene önceki sen ,halini görse suratına tükürür beni bu hale mi soktun lan diye.

              Kimi ana baba 77 kişilik tıkış tıkış sınıfta çocuğumu nasıl okuturum,okul masraflarını nasıl öderim diye düşünürken,kimisi de ayfon beş 3000 liradan aşağı düşmesin hemen de herkesin eline düşmesin diye düşünür.Sen akşam trafiğinde otobüste kapının ağzında sol bacağına yer edinmeye  çalışırken,karşındaki jipte işadamının son model arabasıyla elinde aypedi ile görünmesini içine sindiremezsin.Adaletsizdir hayat kısaca.Adaletsizdir,acımasızdır.Suratına gerçekleri Osmanlı tokadı gibi yapıştırır.Tutunacak bi dalın kalmamışsa işin daha da zordur.Ölmek istersin ,ölemezsin de,acı çekersin ,ölmek istersin ,ölemezsin,acı çekersin,ölmek istersin ,ölemezsin ....












13 Eylül 2012 Perşembe

Koca Çınar



Şu nu dinleyerek okursan daha etkili olabilir,bence .

Sahildeki çay bahçesinin ortasından yükselen koccaman asırlık bi çınar olmak isterdim.Çeşit çeşit insanları kuşbakışı inceleme fırsatım olurdu.Ne muhabbetler dönerdi kim bilir.Kimi çıtır simit-çay-sigara efsane üçlüsünü hayatın bütün zorluklarına inat ''Yurdum insanının ülkeyi kurtarma politikası'' eşliğinde tadarlar.Sinirlenirler bunlar iki günde bir gazetelerdeki moral bozucu haberlere.''Yine mi şehit !...'' diye iç geçirirler.Elinin tersiyle gazeteye iki vururlar.Sesini de yan masadakilerin duyması için iyice yükselterek ''Allah belasını versin bunların !...'' diye yakınırlar.Kimi piposu ağzında İstanbul beyefendileri yakın gözlüklerini takıp pazar gazetelerinin hepsini yavaş yavaş okuyuverirler.Kimi ise saatlerce istifini bozmadan boğazın seyrine dalar,elindeki simitten bi parça havaya doğru attığı sırada ''keşke''lerle başlayan onlarca cümleyi martılarla paylaşır.Çırak Osman ''tazeliyim mi abi'' der,duymaz dalgın adam,martıya odaklanmıştır,''Nerede yanlış yaptım aabi ben'' diye iç geçirir.Dalgın adam,vapurun iskeleye yanaşmasını izler.Vapurun kenarındaki lastiklerin iskeleye  sıkıştığı zaman çıkan sesini dinler elindeki kuşburnunun dibindeki kalanı yudumlarken.İnsanların koşuşturmalarını,geç kalanları,vapura binemeyenleri,bu yüzden işe yetişemeyeceklerin suratlarındaki endişeli ifadeyi izler.Dalgın adamın eline sihirli bi değnek versen ve tek dileğin ne diye sorsan '' O ''günden öncesine dönmeyi ister.Bazen de asortik,cafcaflı yerleri sevmeyen,Ceren'e yaranmak uğruna ''Starbucks'ta buluşalım aşkımmm,2 karamel macchiatoya 20 lira bayılıcam sırf sana yaranmak için ehehe '' diye düşünmeyen sade çifte kumruların durağı olur burası.Geçerler hep oturdukları deniz kenarındaki masaya.Bütün o gösterişten uzak,sofra bezi tarzı kareli masa örtüsünün üzerinde elleri birbirine kenetli,yüzlerde birbirlerine deli gibi aşık olduğunu belli eden eşsiz bi tebessüm,çaylarını yudumlarlar.Herhalde en fazla da soğuk fırtınalı günler sıkıcı geçerdi.Kimseler uğramazdı bahçeye.Hem martılar aç kalırdı o gün,hem de simitçi Hasan amca.Yağmur diner,masaların üzeri solmuş sarı yapraklarımla bezenirdi.Galiba en sevdiğim koku da yağmur yağdıktan sonra köklerimden aldığım o eşsiz toprak kokusuydu.Rüzgar diner,çırak Osman eline odun süpürgeyi alır,hayat tekrar normale dönerdi.


             Önemli olan düştüğün zaman tekrar kalkabilmen,önemli olan çırak Osman gibi her defasında eline süpürgeyi alıp ''Hadi bismillah''diyebilmen,
önemli olan dalgın adam gibi yaptığın hataların farkına varıp ders alabilmen,önemli olan dedesinin yanında Allah,Merve'lerin yanında ona yaranmak uğruna Tanrı diyenlerden uzak durabilmen,önemli olan,kendi egolarıyla yapmış olduğu savaşı kaybedenlerin senin yapmakta olduğun savaşı kaybettirmelerine fırsat vermemen,önemli olan gecenin köründe ''Burcu beni bıraktıı ,ölmek istiyorummm ühühühü'' diye salya sümük ağladığında,o gece dünyanın dört bi yanında açlıktan uyuyamayanların ağladıklarını gözünün önüne getirip haline şükredebilmen,önemli olan bi espri yapıp 2 kızı etkilicem diye değerlerinden,ödünlerinden vazgeçenlerden olmaman,önemli olan ne acı çekersen çek,ne yaşarsan yaşa,ne kadar yenilirsen yenil,ne kadar başarısız olursan ol,ne kadar kaybedersen kaybet,hayatın yaşamaya değer olduğunu bilmen,gerisi mi ?Gerisi boş küme ..






2 Eylül 2012 Pazar

Askerlik Vol. 2


                 Günde 4 saat nöbetim vardı.Nöbetleri kulede tuttuğumuz ve hava genelde eksilerde olduğu için ,ayağında bot da olsa ,4 kat çorapta giysen ,2.saatten sonra ayaklarının uyuştuğunu ,3.saatten sonra ise artık ayaklarını hissetmediğini hissediyosun.Yine bi gün 04.00-08.00 nöbetini tutuyorum.Hava eksi bilmem kaç derece,her gece gelen tilki bile gelmez olmuş,o derece soğuk yani.Kendi başıma şarkı mırıldanıyorum.Repertuarım her zaman yarım saat içinde tükendiği için kalan 3.5 saatte bi sessizlik çökerdi nöbetlerimde.Bi çıtırdı duydum Zardanadam'ın Kaçacağım adlı şarkısını mırıldanırken.Kulenin camından baktım.Domuzdu,hem de bi kaç tane.Telsizle komutana rapor ettim hemen.Komutan da ''Kurma kolunu çek hazır tetikte bekle,merdivende olsun gözün,eğer yukarı çıkarsa sıkarsın,yoksa sıkma,ben asker gönderiyorum sana ,korkma asker''dedi.''Korkmaymış ,altıma edicem lan ben burda korkma diyosun bi de ,10 kere derin nefes de alıyim mi komutanım ?'' diyorum,tabi telsizin mandalına basmadan söylüyorum bunu :)''Alındı komutanım''diyorum.Kurma kolunu çekiyorum,yanaklara ayakkabı boyası sürüyorum, (mübalağa yaptı),Süleyman Çakır gibi burnumu çekiyorum.Kulenin kapısını aralıyorum ve merdivenin başına nişan alıyorum.Domuzlar kulenin altına geliyolar.Kule çok az da olsa sallanıyo onlar altta olduğu için.İşte o 20 saniyede neler yaşadığımı bi ben bilirim bi de Allah bilir.Neyse ki domuzlar merdivenlerden yukarı çıkmadan geri dönerek karanlığa karışıyolar.Bütün olay vuku bulduktan sonra olay yerine intikal eden Türk polisleri gibi hazır kıta askerleri geliyo bi kaç dk.sonra.''Gelirler onlar arada,havalar iyice bi ısınsın sen o zaman gör ,alış bunlara'' diyolar bana.
           Eğer bi şehrin en işlek caddesine haftasonları sabahın 8.30'unda çil yavrusu (Deyimin nasıl çıktığını merak ediyosan :Keklik kuşunun bir adı da çildir. Tüylerindeki benekler yüzünden bu isim verilmiştir. Dişi keklik yavru çıkarınca onlarla hiç ilgilenmez kendi başlarına bırakır. Yumurtadan çıkan yavrular seke seke çevreye dağıldıklarından sözün buradan kaynaklandığı söylenebilir.) gibi dağılan ,dandik bir kot,üzerine uydurulmuş sırt kısmı dragon temalı gömlek,sinekkaydı sakal,3-5 numara traşlı birilerini görürseniz onların asker olduğunu rahatlıkla anlarsınız.Zaten o saatte dışarda 3 numaralardan başkalarına pek sık rastlamazsınız.3 numaralar,o kadar belirginlerdir ki uydudan bakarak bile görebilirsiniz onları.3 numara,çarşıya gelince önce Atm'ye diğer 3 numaralardan önce parasını çekmek için koşar adım gider.Bi kaç dk.sonra bankanın önü boy boy 3 numaralarla doludur.Herkes ,badisine ''Olum bu hafta farklı bişeyler yapalım lan,her hafta aynı yaa'' gibi her hafta 3 numaraların Atm sırasında söyledikleri klişeleşmiş cümleleri söylerler.Bankadan para çekme işlemi bittikten sonra,bütçesine göre herkes kahvaltı yapmak için kahvehanelere,pastanelere,cafelere giderler.Birlikler,buralarda diğer birliklerin de katılımıyla adeta bir ordu haline gelir.Görüp görebileceğiniz en fazla 3 numara sayısı haftasonları börekçi,simitçi,internet cafelerdeki 3 numaralardır.Kahvaltıdan sonra internet cafeye gidilir.İlk işlem facebook açılır,şafak yazılır kocaman harflerle duvara.Damar şarkılar paylaşılır.Fakat akrabalar ve arkadaşlardan kimse yoktur haftasonu sabahın köründe nette haliyle.Kısa bi süre sonra yavaş yavaş uyanmaya başlar millette.Valide Sultan'ın istisnasız her hafta ''Zayıfladın mı sen yavrum ,bi ayağa kalk bakıyim ,yemek niye yemiyosun sen'' sorusu, ''Yok anne öyle gözüküyodur sana iyiyim çok şükür merak etme sen'' diye cevaplanır 3 numaralar tarafından.Çarşı izni 3 numara için candır ,altın değerindedir .Hele bir de çift çarşı vardır ki o da elmastır ,yakuttur.Bütün bi hafta içinin stresini alır çarşı izinleri.Kantinci olduğum için haftada ortalama 1000 bardak (hesapladım) çay verirdim birlikte.Hafta sonu çarşıda ise gidersin kahvaltı için en sevdiğin yere.Patates kızartmanı,melemenini,sigara böreğini söylersin,''Çay''bardağında adam gibi keyif çayını içer,günün gazetelerini sobanın yanında bacak bacak üstüne atarak büyük bi keyifle okursun.O zaman Hürgeneralsindir.Günün güzel geçmesine paralel olarak,vakitte o kadar hızlı geçer.Bütün gününü internet cafede geçiren 3 numara,sevgilisi geldiyse onunla vakit geçiren 3 numara,kahvehanelerde okey oynayan 3 numara ve şehrin en işlek caddesini(Mecburiyet Cad.)236 kez turlayarak çarşı iznini geçiren 3 numara çeşitleri vardır.Dönüş vakti geldiğinde toplanma yerinde herkesin ellerinde içi ıvır zıvır dolu poşetler,ve yüzlerde pekte belli olmayan bi somurtma ''Ulen haftaya da pazar çıkıcam,nasıl geçicek lan 8 gün :( '' ifadeleri olur.Servisle birliğe dönerken ise dışarda parklardaki herkes sana çok mutluymuş gibi gelir ,bilinçaltın gülen birini zoomlar parkta ,bi anda kendini Takeshi Kitano filminde hissedersin,çocuğu kucağında çok mutludur ,slow motion olur herşey,efkarlanırsın.Sonra birinin ''Aabi Tayvanlı bi kızla konuştum bugün'' ,bi başkasının ''Olum Kemal haftaya o ceketi ben giycem bak söz verdin '',ve yine bir diğerinin ''Parfümü kaça aldın lan,yemedik oolum nasıl kokuyo diye baktık''gibi servis dönüşü muhabbetleri konuşulur birliğe dönene kadar.Karargaha gelmek üzereyken şartelleri indirirsin,mantığı içeri sokmazsın bi sonraki çarşıya kadar,sonra da içinden ''İyi şafak attı bi tane daha en azından,atarsa 52 ''diye iç geçirirsin,kasise hızlı giren transitin tavanına kafanı vururken .

Askerlik Vol. 1

            Pazar günü öğlene doğru annem,babam,eniştem ve ben Bartın'a doğru yola koyulduk dışarıda karla karışık yağmur yağarken.Ben içimden ''Delikanlı adamım lan,aslanlar gibi yapıp gelirim inşallah,hem de 5 ay anasını satıyim nolcak millet 15 ay yapıyo bizim ki bişey mi ?''diye iç geçiriyorum ,kafamı yaslamış buğulu camı ''hoh hoh'' layıp bişeyler yazarken.Havaya bakılırsa askere gitmek için çok kasvetli bir gün aslında.Sanki kara bulutlar benimle birlikte Bartına geliyomuş ve ''Ehehehe olum napcan hacı geçer mi lan o kadar,geçmiş olsun  eheh eheh'' diyolarmış gibi düşünüyorum sulu karın cama yapışıp bi kaç saniyede erimesini izlerken.Bartın'a geliyoruz,merkezde bişeyler atıştırıp birliğe gidiyoruz.Yaklaşık 15'e yakın asker ve üzerindeki üniformadan anladığım kadarıyla bir de komutan var kapıda.Ailemle vedalaşıyorum.Bizimkiler arabaya biniyolar.Araba daha 30 mt.gitmeden komutan borazan gibi sesi ve doğulu şivesiyle ''Şınav vaziyeti allll !! diye bağırıyo .Ben ne olup bittiğini anlamadan sulu karın içinde şınavda buluyorum kendimi.Kafamı çeviriyorum bi ara.Bizim araba gözden kaybolmadan son bi kaç saniye daha bakıyorum arkalarından,''Anne ,gitmee ''diyorum ,''Şii eniştee dönün alın beni burdannn,enişteeeeee !... '' diye bağırıyorum içimden .Şınavı çekiyorum ama ruhum sanki bedenimden çıkıp arabanın arkasından koşuyo.Komutan, ''Pelikan diye bağır her şınav çektiğinde '' diyo .''Pelikann !!.. '' diyorum ; komutan ''Duyamadım,siz duydunuz mu çocuklar?Burası asker ocağı,bağırrrr, bağırrrrr !!! diyo . ''Pelikaaaaannnnnnnnn ! '' diye bağırıyorum .''Daha fazlaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa ! '' diyo komutan .Kendimi Full Metal Jacket filminin içinde buluyorum bi anda.( Filmden bi sahne için buraya alalım sizi )Sanki az sonra komutan ''Kökenler arasında ayırım yapmam !! Türkleri,Kürtleri ,Çerkezleri ve Lazları aşağılamam.Burada hepiniz aynı ölçüde değersizsiniz..!”diyecekmiş ;ben de her dediğine ''Sir,yes sir !... '' diye olanca gücümle bağıracakmışım gibi hissediyorum,yerdeki su birikintisinden yüzüme sıçrayan yağmur sularını tükürürken .''Ayağa kalk'' diyo komutan.Kalkıyorum.''İstikamet ileri ,marş''diye bağırıyo ,''İstikamet sola '' koşuyorum,''istikamet sağaaa ! '' dönüyorum ve koşuyorum .Komutan yanına çağırıyo.Gidiyorum.Elini omzuma koyuyo ve ''Gardaş ben Ergün, biz sağa şaha yaptık burda adettir her yeni gelene yaparız,Pelikan'a hoşgelmişsen,Allah gurtarsın '' diyo ve ekliyo, ''Yiyecek ne var toprağam gurt gibi açız gara şimşek yemekten bıktık''. ''Börek var çantada''diyorum,açıyorum ve hepimiz böreği löpür löpür götürüyoruz çiseleyen karla karışık yağmurun altında.Ortama adapte olmaya çalışıyorum ilk hafta.İlk gün şoka girsem de kısa sürede atlatıyorum üzerimdeki baskıyı.Kantinci oluyorum kısa bi süre sonra.Kantin,er gazinosunda olduğu için,bütün gün açılan ne olduğunu anlamadığım müziklerle işkence çeksem de bi süre sonra beynim o müziklere de bağışıklık kazanıyo.(Merak edenler için çalan müziklere bi örnek verecek olursak şuraya buyrun.Dikkat ,parçanın zihninize ilk tesir ettiği bi kaç dakika içinde mide bulantısı,baş dönmesi,şok,kısa süreli bilinç kaybı,gözlerde bulanıklık gibi yan etkiler görülebilir.)Askeriyede açılan kanalların listesini yaparsam ,1)Ekin tv 2)maxclup 3)melodi tv  4)hazar tv 5)plus tv 6)super tv 7)düğün tv 8)tvt 9)derman tv 10)planet türk 16)samanyolu tv 17 )kanal 7 219)kanal d 221 )star tv 225 )show tv 249 )cnbc-e )250)e2  sıralamayı bu şekilde yapabilirim.Düğün Tv'yi açarak Yozgatlı gurbetçi bi ailenin Mannheim'deki düğününde kız beğenen bi grup tezkerecinin kavga ettiğini gördü bu gözler sevgili okur.''O gırmızılı oynayan gız benim lannn !... '' Olum ben gördüm la önce ,benim o ,bak sen şu uzunu al '' diye birbirine vuran bi gruba her gün çay vermek zorunda kaldım ben bi süre.Günde ortalama 20 tane tost yapıyodum.Askerde yaptığım tek egzersiz hareketi tost yaparken yadigar makineye günde 2 saat bastırmaya çalışmamdı sanırım.Adam bisküvi istiyo,bakın gerisini canlı aktarıyorum : ''Bağa şordan bisküü virsene (Çocuk rafları gösteriyo ve orada 20 adet bisküvi çeşidi var.)''Adı ne ,hangisinden istiyosun''diye soruyorum tekrar gidip gelmemek için.''Yaa şu yuvarlak olan işte diyo (Oh be diyorum,demek ki Burçak istemiyo ,kaldı 19 çeşit ) ,''Arkadaşım ismi ne diyorum'' ve daha sonra parmağıyla biraz daha belirgin gösterdiği taraftan 3-4 çeşit bisküvi getiriyorum ,Negro'yu seçiyo içinden.''Adını söyleyemiyom ,dilim dolanmıyo'' diyo.''Siyah bisküvi dersin bidahakine o zaman'' diyorum. Devam edecek ..