17 Ağustos 2012 Cuma

Borazan Çiçeği





Küçükken büyüdüğüm mahallede eriklerine,dutlarına daldığımız,henüz Karadenizli bi müteahhitin giripte apartman yapmadığı,tek katlı,şirin evler vardı.İşte o bahçeli evlerde genelde turuncu renkte borazan çiçekleri olurdu.Hani içinden sadece ağzımızı tatlandıracak kadar bal çıkan o turuncumsu çiçekler.Biz de mahallenin götü kaşınan bir grup salağı olarak çiçeğin içine giren arıları yakalayıp plastik bi şişenin içine koyar,havasız bırakarak öldürürdük.Herkesin bi şişesi olurdu.Akşam ezanı okununca yakalama işlemi biter,sayım işlemine geçilirdi,her gün günün galibi seçilir, diğerlerine hava atarak evine giderdi.Aslına bakılırsa riskli bir işti.Çünkü arının,sen çiçeğin ağzını kapattığın sırada her an çıkıp elini sokma ihtimali de vardi.Çoğu kez elimizi kolumuzu kaptırmıştık arılara.Ama acısı geçtikten bi kaç gün sonra tekrar gruba katılır ,arıları öldürmeye devam ederdik.Uzun bi sopası olan yukarıdaki dalları indirerek daha fazla arı yakalayabiliyordu.Bu yüzden hepimizin üzerinde ismimiz yazan birbirinden güzel sopaları vardı.Akşam eve gitmeden mahalledeki boş arsanın ücra bi köşesine saklar ,o günün yarını tekrar sakladığımız yerden alırdık.Yine bir gün tam takım olay mahallindeydim.Yukarıdaki dallardan birini sopayla indirerek içinde arı olan bi çiçeği elimle kapatırken,arı o sırada çok hızlı hareket ederek elimin arasından kaçıverdi.Arıyla göz göze geldik.''Sokarsan,ölürsün'' dedim.''Senin için ölürüm'',dedi.Artık kaçış yoktu,kabullenmiştim.''Nereden istiyosun'',dedim.''Gözünün altından''dedi.''Kol olmaz mı '' dedim.''Bıktım hacı koldan,yeni tatlar peşindeyim''dedi.Gözlerimi kapattım ve yüzümü uzattım.Sokmadan son kez ''Elveda'' dedi.Hikayenin bundan sonraki kısmını hatırlamıyorum.Uyandığımda yanımda annem ve mahalleden bi kaç arkadaş yanı başımdalardı.Biraz doğrulup ayna istedim.Aynaya baktım ve kendimi Güney Kore'li memur bi çiftin şişman ortanca çocuğu gibi hissettim.Tek gözüm görünmüyordu resmen.O gün anneme söz verdim bi daha arı yakalamıcam diye.Şişlik geçene kadar dışarı çıkmam yasaklandı.Balkondan onları izledim bi kaç gün.Anneme her ne kadar söz versem de tekrar çocukların arasına katılıp günün lideri olmayı düşlüyodum.Şişen gözüm geçmiş,tekrar kendime gelmiştim.Fakat hala yasak devam ediyordu.Ellerimi arkama alarak 3-4 adımlık balkonda ,hapisteymişim misali Tatar Ramazan gibi volta atıyorum.Bi kamyonet duruyo evin önünde.Bakıyorum kasasında kum var.Önce ''Ohaa Murat ,saçmalama otur oturduğun yerde'' diyorum.Sonra çocuklara bakıyorum.''Bugün yenicem lan seni Yusuf'' diye bağırıyo bizim tıfıl Ahmet.İçeri geçiyorum.Çaktırmadan anneme bakıyorum.Mutfakta yemek yapıyo.Aklıma kırmızı kramponlarım geliyo.Sessizce ayakkabıları alarak balkona geçiyorum.Önce kramponları kamyonetin kasasına atıyorum,sonra ise kendimi.Dilimi çok kötü ısırıyorum.Ama evden kaçmayı başardığım için dilimin acısını o sırada pek hissetmiyorum.Kamyonetten aşağı iniyorum.Sopamı sakladığım yerden alıyorum.Bi şişe buluyorum ve günler sonra çeteye katılıyorum.Haliyle o günün galibi olamasam da,''İyi ki çıkmışım evden özlemişim lan heheh '' diyorum içimden.Eve geliyorum.Babam kapıda karşılayarak,''Ooo Murat bey ,gözünüz geçmiş ,yakışmıştı yaa tekrar mı çıkartsak he ne dersin '' diyo .Babamın yüzündeki ifadeyi,az sonra gözümü morartacak olan Mike Tyson gibi hayal ediyorum.Sonrası mı ,sonrasını hiiiiiç hatırlamıyorum işte :)valla lan :)



1 yorum:

  1. Arılar için çok üzüldüm okumasaydım keşke diye düşündüm bu gece uyuyabilirmiyim dedim sonra..sonrasını hiç hatırlamıyorum..
    @organiklaf

    YanıtlaSil