27 Temmuz 2012 Cuma

KAÇIŞ


 
                         




Her zamanki gibi sabah 9'da kalkmadı .O gün 11'de kalktı.Programına göre 2 saat gecikecekti.O gün Anayasa dersinin Yürütme ve Yargı konularını bitirmesi
gerekiyordu.Askerden geleli iki hafta olmamıştı.Hiç istemediği bi hayatın kapılarını açacak olan Kpss'ye aslında çalışmak istemiyordu.Haftasonu alkol sofrasında sevmediği patronu hakkında atıp tutup,pazartesi günü yüzünde iğrenç sahte bi tebessümle ''Günaydın Birol Bey :)) '' demek istemiyordu.Sistemin kölesi olmak çocuğun en son istediği şeydi belki de.Pek gezmeye fırsat bulamadan ders çalışmaya başlamıştı.Sıcaklıkların da artmasıyla iyice bunalmıştı.Bi kahve koydu kendine ,derse başlayınca çoğu kez yaptığı gibi yarısını içmeyi unuttu.Hayatının en kötü dönemini yaşıyordu.Okulu bitmiş,askerliğini yapmıştı.Herkes artık bişeyler bekliyordu.Ailesi evlendirmek için arada laf sokup nabız yokluyordu.Oysaki cebinde kuruş para yoktu.O kadar çok sorunu vardı ki ,''tamam artık daha sorunum kalmadı heralde hepsi bu'' diye düşündüğü vakit ,hemen ardından kafasının üzerinden bi baloncuk çıkıp ''hacı beni unuttun ,bak ben de sorunum beni nasıl çözceksin lan he ?Mal !.... hahahaha ''tarzı halisülasyonlar görmeye ,gün geçtikçe baloncukların sayısı artmaya başlamıştı.Bazen kendini İstiklal Caddesi'nde ters dönen hamamböceği kadar çaresiz hissediyordu.Çığlık atıyordu fakat kimse sesini duymuyordu.Oysa ki hayatı bu kadar acımasız zannetmiyordu bu çocuk.








 Hayallerini masallardaki gibi pamuktan bi buluta düşerek yaşayacağını düşünmüştü.Fakat öyle olmadı.Bulutun içinden süzülerek yeryüzüne doğru hızla inişe geçti.Bi süre sonra yere çakılacaktı.Herşey yalandı.Herşey yapmacık geliyodu çocuk için.Etrafındaki insanlardan uzaklaşmaya,gün geçtikçe yalnızlaşmaya başladı.Bütün ulvi görevlerinin ''Oooo Murat büyümüşsün lan sen'' diye sormak olduğunu zanneden akrabalarından artık tiksiniyordu .Egolarını tatmin etmek uğruna şebeğe dönmeyi göze alan insanları gördükçe onlara acınası gözlerle bakıyordu.Bi kaç gün biyerlere kaçmak istedi.








Arkadaşını aradı.Oda sıkılmıştı.O haftasonu nereye gideceklerini bilmeden sözleştiler.Çocuğun en büyük tutkusu otostop çekmekti.Fakat bunu İstanbul'da yapamazdı.Yalova'ya feribot ile geçti.İnsanlar koşa koşa bi yere yetişiyordu.Biraz yürüdükten sonra Bursa'ya giden otobüse yer kapmak için birbirleriyle yarıştıklarını anladı.Biraz yürüdü.Otostop için müsait bi yerde bekledi.Bursa'ya mal götüren eski bir kamyon durdu.Ön tarafı doluydu.''Kasada gider misin evlat'' dedi kafasında solmuş eşantiyon Dyo şapkası olan dayı.''Giderim'' dedi çocuk.Sırt çantasını kafasına yastık yaparak yere uzandı.Ellerini açarak gökyüzüne baktı.Telefonundan Eddie Vedder açtı.Kendini Alexander Supertramp gibi hissetti uzun bi süre.Şuana kadar özgür olduğunu zanneden çocuk,şimdi özgürlüğün tadını bütün iliklerine kadar hissediyordu.Bursa'ya geldi ve arkadaşıyla buluştu.Nereye gideceklerine uzun bi süre karar veremediler.Son söz Edremit denildi.Otostop için uygun bi yere geldiklerinde evli bi çift ,çocuğu ve arkadaşını aldı.








Edremit'e kadar gittiler.Edremit'te indiklerinde hiç beklemedikleri gibi bi yerle karşılaştılar.Burayı beğenmeyip başka biyere gitmek istediler.Ayvalık'ta karar kıldılar.Tekrar otostop için yola çıktılar.Bi süre sonra pencere takmaya giden Pimapen'cinin kamyonetine bindiler.Burhaniye'ye kadar onunla gittiler.Tekrar otostop çektiler.Emekli bir çiftin emekli arabasına bindiler son kez.Çiftin Ayvalık'ta otelleri olduğunu öğrendiler.Kartlarını aldılar fakat miktarın tuzlu geleceğini düşündükleri için kesin bir  yanıt vermediler.Ayvalığa geldiler.Taksiyarhis adı verilen butik otele yerleştiler.Kafa dinlemelik mükemmel bi yerdi çocuk ve arkadaşı için.Onlardan başka da müşteri yoktu.Fakat bi gün sonra 3-4 aileden oluşan 14 kişilik İngiliz kafile geldi.İngilizler çok sıcak insanlardı.Hemen kaynaştılar.Beraber akşam yemekleri yediler.Çocukta çat pat ingilizce vardı.Arkadaşı ise çok iyi derecede ingilizce biliyordu.Sohbet ettiler.Beraber gezdiler.Güldüler,eğlendiler.Plaja gittiler,beraber yüzdüler.Cunda adasına,Şeytan Sofrasına gittiler.Acıktıkça Ayvalık tostu yediler.Çocuk çok mutluydu.Hiç bitmesin istiyodu,eve dönüp ders çalışmayı istemiyordu.Fakat her güzel şey gibi bu tatil de bitecekti.Zaman çok hızlı geçiyordu.3 gün sonra dönmek zorundaydılar.Çocuk biraz olsun kendine gelmişti.Kendini canlı hissediyordu.Ayrılık vakti gelmişti.Çocukla arkadaşı bu tatili tekrar yapmak için sözleştiler ve geri döndüler.


            








Çocuğun sınavı beklediği gibi geçmedi.Üzülmedi ama.Mertcan'dan ayrılan Pelinsu gibi yatağına koşa koşa atlayıp hüngür hüngür ağlamak yapısında yoktu.Karamsar değildi çocuk.Şimdi kafasında başka planlar vardı ama ne yapacağı belli değildi.Bütün bunların üzerine yazmaya başladı çocuk.Kimseye anlatamadığı sıkıntılarını yazarak paylaşmaya karar vermişti.Bu biraz olsun onu rahatlatıyordu.Saçma da olsa ,amatörde olsa yazmaya devam edecekti.Çünkü iyi geldiğini hissetmişti.Çünkü bütün bunları en iyi arkadaşına bile anlattığında bi kaç teselli cümlesi bi işe yaramıyodu çocuğa.Böylesi daha iyiydi.Tedavi sonuç vermişti.Artık hep yazacaktı.Ta ki mürekkebi bitene kadar .










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder